16 Aralık 2013 Pazartesi

San Pedro de Atacama

17 Kasım

Sabah 9 da yolculuğumuz bitiyor.Bagajları alırken birisi al sen şunu dedi sanki? Yanlışmı duydum Türk mü var diye biraz kulak kabartınca 2 Türk’ün daha olduğunu görüyorum.Onca yerde karşılaşsam şaşırmazdım da çölde karşılaşmayı beklemiyordumJ
Ece ve Batur 3.5 yıldır Avustralya’da yaşıyormuş Türkiye’ye dönerkende biraz Güney Amerika’yı gezelim demişler.Birlikte köy merkezine gidip kalacak yerlerimizi öğrenip 12 de buluşmak üzere ayrılıyoruz.Benim buradaki CS turist ofisinde çalışan Martin.Ofise gittiğimde 2 fransız kız daha onun evinde kalacakmış anahtarlarımızı verip evini tarif ediyor.Ve bu akşam şehir dışına çıkacağını eve gelmeyeceğini söylüyor.Eve gittiğimizdeyse tek yatak ve küçücük bir ev neyse akşama bir çaresine bakarız diyip ayrılıyoruz.Uyku tulumum canım benim J
Ece ve Batur ile buluşup güzel keyifli sohbetlerle köyü dolaşıyoruz.Onlar buradan Bolivya Peru Arjantin Brezil’ya yapacaklarmış ama zamanları daha kısıtlı.Yıl başında Rio’da olmak planları.Ben se hala kararsızım buradan Peru’ya mı Bolivya’ya mı gitsem?
San Pedro de Atacama, Atacama çölü içinde bir vaha köyü.Atacama çölü And dağlarının gölgesinde kalan  dünyanın en kurak çölüymüş.Yaklaşık 15 milyon yaşındaymış.Dünyadaki en eski mumya kültürü eskiden burada yaşayan kavimlerden biri olan Chinchorra’lara aitmiş.Eskiden Bolivya’nın olan Atacama 1879-1884 yıllarındaki Şili-Bolivya savaşı sonunda Şili sınırlarına girmiş böylece Bolivya’nın okyanusa olan kıyısı kalmamış.
Atacama’da yapılacak çok fazla aktivite var ama Şili pahalı olduğu için bir an önce buradan gitmek istiyorum.Atacama ayrı bir pahalı.Örneğin ekmek 2 bin peso yani 4 dolar.Domates ekmek bile masraflı J
Ertesi sabah gayzerleri görmek için tur satın alıyoruz 15 bine.Sabah 4 de herkesi adresinden alıyormuş dolmuşlar.Öğleden sonra da bisiklet kiralayıp ay vadisine gidelim diyip bisiklet kiralarını araştırıyoruz.En ucuzu yarım günlük 3.5 bin peso.Birde buradan Salar de Uyuni’ye 2 gece 3 gün gidiş yada 3 gece 4 gün gidiş dönüş turlar var.Biraz da bunların fiyatını araştırıyoruz.Ece’ler bu turla gidecekmiş ben hala kararsızım.2 gece 3 günlük turlar birçok farklı acentanın kaça satabilirsem mantığında.120 bine de var 75 bine de.Martin’e sorduğumuzda kesinlikle ucuz tur almayın Bolivya şöförlerinin alkol problemi var vs birçok öğütte bulunuyor.Gayzerler için tur satın aldığımız yer de Bolivya için bulduğumuz en ucuz acenta.Bakalım deneme turu olsun diyoruzJ hatta biz ordayken bir kız oldukça sinirli geliyor ve turunun kötü geçtiğine dair birçok şey söylüyor sakın buradan almayın vs diyor.
Sonrasında da Ece’lerin hostelinde yemek vs gün bitiyor.
Bu arada ayağım git gide kötüleşiyor bandaj yapıyorum ama bakalım.

18 Kasım

Gayzerleri iyi görebilmek için çok erken saatte gitmek lazımmış.Sabah 03:30 da kalkıyorum,4 de almaya gelecekler ya saat 05:30 hala gelen yok.Geçen birkaç dolmuşu durduruyorum başka acentaya ait. Geri girip yatıyorum.Kafamda da bir ton kurgu ile.Sabah 9 gibi tekrar kalkıp Ece’lerin hostele gidiyorum,hostelde yoklarJTurdan dönüş saati de 12.Acentaya gidiyorum durumu anlatıyorum bilgisi olmadığını 12:30 da gelmem gerektiğini söylüyor.
Köyde dolanıp vakit geçiriyorum,kliseye gidiyorum.Buradaki klise Şili’nin en eski kliselerinden miş ve içi hayatımda gördüğüm en ilginç kliseydi.Çatısı da kaktüs gövdelerinden inşa edilmiş.Saat 12 gibi turist ofisinin önünde internetinden yararlanıyorum vakit geçiriyorum Ece’lerden mail geldi.1 saat beni köy merkezinde bekleyeceklerine dair.Ofiste köy merkezinde olduğu için onları orda bekliyorum.Sabah ilk onları almış 4:45 gibi beni almaya gelmişler ama olayı bir türlü çözüme kavuşturamadık.Haritadan bakıyoruz doğru yer bende bekledim.Eğer bende Bolivya’ya gideceksem ertesi sabah a gitmeyi düşünüyorduk.Bu durumda arada kalıyorum bi gün daha kalıp gayzerleri görüp bir sonraki gün mü tura katılsam vs derken Ece’ler bu gayzerlerden Türkiyede’de varmış diyince tamam ozaman diyip vazgeçiyorum J 35 dolarım da yanıma kalıyor.Bu arada Salar de Uyuni’ye olan turdada gayzer var ama geç saatte gideceğimiz için çok aktif olmayabilir diyorlar.Gayzerlere girişte 10 dolarmış.Şili de nefes almak bile para.Ben Şili’yi Türkiye’ye çok benzettim.Normalde böyle bir çabaya girmem ama Santiago yu İstanbul’a insanlarını bize ne bileyim bir çok alanda aynı biz gibi dedirtti bana Şili.Neyse acentaya gidip paramı geri alıp ertesi gün için tur satın alıyoruz.Ece saolsun sıkı bir pazarlıkla kişi başı 65 bine indirtiyor fiyatı.Üst üste bir çok işarete rağmen turu ucuz yerden satın alıp hayırlısı diyoruz J

Saat 15 gibi bisikletlerimizi alıp ay vadisine doğru yola koyuluyoruz.Ben çok aktif kullanmadığım için zorlanıyorum giderken.6 km ana yolda gittikten sonra ay vadisi parkı??na ulaşıyorsunuz.Giriş 2 bin peso.Parkın içinde kumluk yoldan da bir 5 km daha gittikten sonra bisikletleri bırakıyoruz.Bu arada buraya turlar da 6 bin peso.Park içinde 4 yer var gezilecek ilk başta mağara az ilerisinde kanyon.Daha sonra yüksekte bir yer ve en sonunda da gün batımını izlemek için güzel bir yer.Tabi zamanımız olmadığı için biz sadece mağara ve kanyonu görebiliyoruz.Mağarayı ışıksız almıyorlar.Başta gereksiz gelsede öyle yerleri var ki ışığınız olmadan geçmeniz imkansız.Mağara insanı gerçekten kendine hayran bırakıyor.Nasıl bir doğa oluşumu..Pek fotoğrafı yok karanlıkta makine netlemiyor.1.5 saat kadar burada müthiş vakit geçirdikten sonra tekrar yola koyuluyoruz.Ben acaba otostop mu çeksem diye düşünmüyor değilim.Ece de Batur da aktif kullanıcıJDönüş yolu genelde iniş 2 tepeyi hızla indikten sonra 3.de hızımı ve dengemi koruyamayıp takla atıyorum JArkamdan da bir jeep.Durup yardım ediyorlar.Onların arabasına atlayıp yoldada Ece ile konuşup ertesi sabah turda görüşürüz diyip ayrılıyoruz.Saolsunlar arabayla köy merkezine kadar bırakıyorlar.Bisikletin önüde yamulmuş adam para istemese bari diyip hızlıca bisikleti bırakıp çıkıyorum ama anlaşılmıycak gibi değil ki hertarafım kanıyorJDoğruca eve gidip duşumu alıp pansuman yapıyorum ama çektiğim acıyı anlatamam.Ayağıma zaten zor basıyorum.Tam evde kimse yok yatıp dinleneyim diyorum 2 kız daha geliyor.Olduk 5 kız diğerlerinin çantası da evdeJ Martin’i arıyorlar geç geleceğim ama gelince çözeceğim merak etmeyin diyince kızlar kalıyor.Martin gelince her yerden bir şişme yatak çıkartıp bize sunuyor.Bir CS fedakarı J kendisi de salonda minderleri birleştirip yatmış. 

Santiago-Valparaiso

11 kasım

İki günlük otobüs yolculuğundan sonra sabah 10 gibi adresteki evi buluyorum ve 2 saat kadar uyuyup şehri turlamak üzere çıkıyorum.
Santiago 5 milyon nufüslu, And dağlarının eteklerinde kurulu Şili’nin en önemli şehri.Oldukça eski bir şehir olmasına rağmen şehirde çok fazla deprem olduğu için eski binalar neredeyse kalmamış.
Turist ofisinden haritamı alıp birazda merkezde dolandıktan sonra tekrar eve dönüyorum.Hem yorgun hem hastayım.Akşamında da Eganya’nın ailesi ve arkadaşlarıyla geçiyor zaman.


12 Kasım

Bugun ilk olarak Santa Lucia Tepesi’ne çıkıyorum.Santa Lucia Tepe’si şehrin  merkezinde, 1541 yılında da Pedro de Valdivia tarafınan  şehrin ilk kurulduğu yermiş.Pedro’nun şehri buraya kurmasının sebebi Rio Mapocho nehrinin burada büyük bir ada oluşturmuş olması ve şehri bu şekilde  saldırılardan koruyabileceğini düşünmesiymiş.Tabi düşündüğü gibi olmamış.
Santa Lucia Tepesi’nden şehrin merkezinde ki birçok yeri görebilirsiniz ve tepeye çıkan birkaç yol var.Tepenin bir tarafından çıkıp öbür tarafından inip San Cristobal Tepesine doğru yürüyorum.Hedefim San Cristobal olsada San Cristobalin eteklerindeki Bellavista okadar çok hoşuma gidiyor ki bütün günü Bellavista sokaklarını birer birer gezerek geçiriyorum.
Bellavista, duvarları grafitlerle, birçok kafe bar ve restorantlarla dolu San Cristobal tepesinin eteklerinde ki bölge.Restaurantların içine girmesemde dışarıdan bile çok güzel görünüyorlar.Tam merkezinde bir yerde de küçücük bir park ve halka açık bir piyano var.Piyano ağaca bağlanmış,geçenler ya resim çektiriyor yada oturup bir iki parça bir şeyler çalıyor.Bellavista sokaklarında zaman geçirmek gerçekten çok hoş.
Akşam yine sohbet muhabbet derken zaman geçiyor.Bu arada Eganya bana Valparaiso şehrini öneriyor.Burası aklımda yoktu ama 1 saat diyince oraya da gitmeye karar veriyorum.

13 Kasım

Sabah erkenden kalkıp Valparaiso’ya giden gara gidiyorum.Sürekli otobüs var ve 1 saat değil 1saat 40 dk yol,santiagoya 120 km uzaklıkta.Otogardaki ofisten haritamı aldıktan sonra şehrin sokaklarına atıyorum kendimi.Şili’de Pazar günü başbakan seçimi olacağı için her yer hareketli.
Valparaiso Pasifik okyanusu kıyısında bulunan yaklaşık 280 bin nufusu olan Şili’nin en büyük ikinci şehri.Eski güzel mimarisinen dolayı 2003 yılında UNESCO burayı dünya kültür mirası ilan etmiş ve Şili’nin de kültür başkenti sayılırmış.
Merkezde uzunca yürüdükten sonra yönümü Pablo Neruda'nın evine doğru çeviriyorum.Kime sorsam taksiyle yada otobüsle gitmemi uzak ve yokuş olduğunu söylüyor.Tamam diyip yürümeye devam ediyorum.Gerçekten dik yokuşlardan yürümek sıcakla birlikte biraz zor olsada Valparaisonun ara sokaklarını görmek şehri her adımda biraz daha yukardan izlemek rengarenk evlerin sokakların arasında kaybolmak müthiş.
Pablo Neruda daha 13 yaşında bir gazetede makale yazımında yardımcı olan , ünlü şair ve yazar. 3 evinden biri de buradaymış.
Valparaiso şehri merdivenleri ve renkli evleriyle farklı bir dünyada hissettiriyor insanı.Haritada gördüğünüz sokaklar merdivenlerden ibaret şehrin yükseklerinde.
Pablo’nun evine gelip giriş ücretinin 4bin peso olduğunu öğrenince çokta merak etmemiş olacağım ki evin bahçesinden birkaç resim çekip yine farklı yollardan-merdivenlerden şehre iniyorum.
Bu kez limana doğru yöneliyorum aynı zamanda limanın hemen yanında Concepcion Tepesi var buraya çıkıp şehri yukardan görebilirsiniz ama az önce onu yapmıştım zaten.Bu arada şehirde 15 tane tepe ve bu tepelere çıkan füniküler varmış.Limanda yarım saatlik tekne turları var 3bin peso ya.Bu şehri birde karşıdan görmek istediğim için bir tekne turu satın alıyorum.Ve gerçekten müthişti.
Tekne turundan sonra dolmuşa atlayıp Vina del Mar’a  gidiyorum.Ben burayı Valparaiso'nun bir semti sanmıştım ama ayrı bir şehir olarak geçiyormuş.İlginç geldi bana aralarında hiç mesafe yok.Vina Sel Mar yüksek binaların,görkemli otellerin ve büyük casinoların olduğu bir tatil yeri.Burdada biraz turladıktan sonra, buradaki gardan 19:30 otobüsüne yetişip Santiago'ya geri dönüyorum.
Bu arada gidiş dönüş otobüs bileti 5 bin peso.

14 Kasım

Bugun hedef yine San Cristobal Tepesi.Ama malesef seçimden dolayı grevdeymiş onun için girişi kapalıydı.Bende şehirde dolanıyorum yine.Akşamında da Eganya ile Bresil sokaklarında yürüyüş yapıyoruz,eskiden çok daha canlı ve müzik doluymuş buralar ama başbakan birçok şeye kısıtlama getirmiş.Bu arada Santiago’da da çok fazla park var ama özel bi özellikleri olmadığı için gitmedim.Bu arada ayağımda aniden bir şey oldu sağ bileğimin altına basmakta zorlanıyorum umarım sadece bu geceliktir.Sonrasında arkadaşlarıyla vs gün bitiyor.

15 Kasım

Sabah Eganya’nın bugun izinli olan arkadaşı ile yine San Cristobale gidiyoruz:)
San Cristobal tepesi bütün şehri tamamıyla görebileceğiniz en tepesinde Meryem Ana’nın heylekinin bulunduğu bir tepe.Buraya teleferik ile finüküler ile yada yürüyerek çıkabilirsiniz.Parkın içinde birde hayvanat bahçesi varmış.Yürümek için de iki yol var.Birinden çıkıp birinden iniyoruz.Buda 6 saatimizi falan alıyor.Ayağım da git gide kötüleşiyor ve şişti.Burda Şili'nin meşhur içeceği ‘mate con huesillo’ içiyoruz.İçinde mısır ve şeftali var bi çeşit şeftali kompostası gibi tadı.fiyatı da 700 peso.
Akşam Bellavista’ya gidiyoruz tekrar.Burası bir kere de olsa akşam mutlaka gidilmeli bence.Pazartesi Salı dışında hergün bu şekilde canlı ve eğlenceli oluyormuş.Bellavista'ya giderken yol boyunca parklarda kaldırımlarda sokak sanatçıları,arkadaş grubuyla müzik yapıp çalıp oynayanlar(müzikler Latin olunca daha bi güzel oluyor).Bellavistanın hemen girişince Brezilyalı bir grup çılgınlar gibi davul çalıyor JVe sokaklar eğlence dolu.


16 Kasım

25bin pesoya aldığım otobüs biletimle, sabah 09 da San Pedro de Atacama’ya 24 saatlik yolculuğum başlıyor. Yol boyunca %70ini pasifik kıyısından gidiyoruz ve müthiş manzaralar yine yola eşlik ediyor.Bazen karanlıkta hiçbirşey görünmesede okyanusun dalgalarını görmek bile başkaydı.