16 Aralık 2013 Pazartesi

San Pedro de Atacama

17 Kasım

Sabah 9 da yolculuğumuz bitiyor.Bagajları alırken birisi al sen şunu dedi sanki? Yanlışmı duydum Türk mü var diye biraz kulak kabartınca 2 Türk’ün daha olduğunu görüyorum.Onca yerde karşılaşsam şaşırmazdım da çölde karşılaşmayı beklemiyordumJ
Ece ve Batur 3.5 yıldır Avustralya’da yaşıyormuş Türkiye’ye dönerkende biraz Güney Amerika’yı gezelim demişler.Birlikte köy merkezine gidip kalacak yerlerimizi öğrenip 12 de buluşmak üzere ayrılıyoruz.Benim buradaki CS turist ofisinde çalışan Martin.Ofise gittiğimde 2 fransız kız daha onun evinde kalacakmış anahtarlarımızı verip evini tarif ediyor.Ve bu akşam şehir dışına çıkacağını eve gelmeyeceğini söylüyor.Eve gittiğimizdeyse tek yatak ve küçücük bir ev neyse akşama bir çaresine bakarız diyip ayrılıyoruz.Uyku tulumum canım benim J
Ece ve Batur ile buluşup güzel keyifli sohbetlerle köyü dolaşıyoruz.Onlar buradan Bolivya Peru Arjantin Brezil’ya yapacaklarmış ama zamanları daha kısıtlı.Yıl başında Rio’da olmak planları.Ben se hala kararsızım buradan Peru’ya mı Bolivya’ya mı gitsem?
San Pedro de Atacama, Atacama çölü içinde bir vaha köyü.Atacama çölü And dağlarının gölgesinde kalan  dünyanın en kurak çölüymüş.Yaklaşık 15 milyon yaşındaymış.Dünyadaki en eski mumya kültürü eskiden burada yaşayan kavimlerden biri olan Chinchorra’lara aitmiş.Eskiden Bolivya’nın olan Atacama 1879-1884 yıllarındaki Şili-Bolivya savaşı sonunda Şili sınırlarına girmiş böylece Bolivya’nın okyanusa olan kıyısı kalmamış.
Atacama’da yapılacak çok fazla aktivite var ama Şili pahalı olduğu için bir an önce buradan gitmek istiyorum.Atacama ayrı bir pahalı.Örneğin ekmek 2 bin peso yani 4 dolar.Domates ekmek bile masraflı J
Ertesi sabah gayzerleri görmek için tur satın alıyoruz 15 bine.Sabah 4 de herkesi adresinden alıyormuş dolmuşlar.Öğleden sonra da bisiklet kiralayıp ay vadisine gidelim diyip bisiklet kiralarını araştırıyoruz.En ucuzu yarım günlük 3.5 bin peso.Birde buradan Salar de Uyuni’ye 2 gece 3 gün gidiş yada 3 gece 4 gün gidiş dönüş turlar var.Biraz da bunların fiyatını araştırıyoruz.Ece’ler bu turla gidecekmiş ben hala kararsızım.2 gece 3 günlük turlar birçok farklı acentanın kaça satabilirsem mantığında.120 bine de var 75 bine de.Martin’e sorduğumuzda kesinlikle ucuz tur almayın Bolivya şöförlerinin alkol problemi var vs birçok öğütte bulunuyor.Gayzerler için tur satın aldığımız yer de Bolivya için bulduğumuz en ucuz acenta.Bakalım deneme turu olsun diyoruzJ hatta biz ordayken bir kız oldukça sinirli geliyor ve turunun kötü geçtiğine dair birçok şey söylüyor sakın buradan almayın vs diyor.
Sonrasında da Ece’lerin hostelinde yemek vs gün bitiyor.
Bu arada ayağım git gide kötüleşiyor bandaj yapıyorum ama bakalım.

18 Kasım

Gayzerleri iyi görebilmek için çok erken saatte gitmek lazımmış.Sabah 03:30 da kalkıyorum,4 de almaya gelecekler ya saat 05:30 hala gelen yok.Geçen birkaç dolmuşu durduruyorum başka acentaya ait. Geri girip yatıyorum.Kafamda da bir ton kurgu ile.Sabah 9 gibi tekrar kalkıp Ece’lerin hostele gidiyorum,hostelde yoklarJTurdan dönüş saati de 12.Acentaya gidiyorum durumu anlatıyorum bilgisi olmadığını 12:30 da gelmem gerektiğini söylüyor.
Köyde dolanıp vakit geçiriyorum,kliseye gidiyorum.Buradaki klise Şili’nin en eski kliselerinden miş ve içi hayatımda gördüğüm en ilginç kliseydi.Çatısı da kaktüs gövdelerinden inşa edilmiş.Saat 12 gibi turist ofisinin önünde internetinden yararlanıyorum vakit geçiriyorum Ece’lerden mail geldi.1 saat beni köy merkezinde bekleyeceklerine dair.Ofiste köy merkezinde olduğu için onları orda bekliyorum.Sabah ilk onları almış 4:45 gibi beni almaya gelmişler ama olayı bir türlü çözüme kavuşturamadık.Haritadan bakıyoruz doğru yer bende bekledim.Eğer bende Bolivya’ya gideceksem ertesi sabah a gitmeyi düşünüyorduk.Bu durumda arada kalıyorum bi gün daha kalıp gayzerleri görüp bir sonraki gün mü tura katılsam vs derken Ece’ler bu gayzerlerden Türkiyede’de varmış diyince tamam ozaman diyip vazgeçiyorum J 35 dolarım da yanıma kalıyor.Bu arada Salar de Uyuni’ye olan turdada gayzer var ama geç saatte gideceğimiz için çok aktif olmayabilir diyorlar.Gayzerlere girişte 10 dolarmış.Şili de nefes almak bile para.Ben Şili’yi Türkiye’ye çok benzettim.Normalde böyle bir çabaya girmem ama Santiago yu İstanbul’a insanlarını bize ne bileyim bir çok alanda aynı biz gibi dedirtti bana Şili.Neyse acentaya gidip paramı geri alıp ertesi gün için tur satın alıyoruz.Ece saolsun sıkı bir pazarlıkla kişi başı 65 bine indirtiyor fiyatı.Üst üste bir çok işarete rağmen turu ucuz yerden satın alıp hayırlısı diyoruz J

Saat 15 gibi bisikletlerimizi alıp ay vadisine doğru yola koyuluyoruz.Ben çok aktif kullanmadığım için zorlanıyorum giderken.6 km ana yolda gittikten sonra ay vadisi parkı??na ulaşıyorsunuz.Giriş 2 bin peso.Parkın içinde kumluk yoldan da bir 5 km daha gittikten sonra bisikletleri bırakıyoruz.Bu arada buraya turlar da 6 bin peso.Park içinde 4 yer var gezilecek ilk başta mağara az ilerisinde kanyon.Daha sonra yüksekte bir yer ve en sonunda da gün batımını izlemek için güzel bir yer.Tabi zamanımız olmadığı için biz sadece mağara ve kanyonu görebiliyoruz.Mağarayı ışıksız almıyorlar.Başta gereksiz gelsede öyle yerleri var ki ışığınız olmadan geçmeniz imkansız.Mağara insanı gerçekten kendine hayran bırakıyor.Nasıl bir doğa oluşumu..Pek fotoğrafı yok karanlıkta makine netlemiyor.1.5 saat kadar burada müthiş vakit geçirdikten sonra tekrar yola koyuluyoruz.Ben acaba otostop mu çeksem diye düşünmüyor değilim.Ece de Batur da aktif kullanıcıJDönüş yolu genelde iniş 2 tepeyi hızla indikten sonra 3.de hızımı ve dengemi koruyamayıp takla atıyorum JArkamdan da bir jeep.Durup yardım ediyorlar.Onların arabasına atlayıp yoldada Ece ile konuşup ertesi sabah turda görüşürüz diyip ayrılıyoruz.Saolsunlar arabayla köy merkezine kadar bırakıyorlar.Bisikletin önüde yamulmuş adam para istemese bari diyip hızlıca bisikleti bırakıp çıkıyorum ama anlaşılmıycak gibi değil ki hertarafım kanıyorJDoğruca eve gidip duşumu alıp pansuman yapıyorum ama çektiğim acıyı anlatamam.Ayağıma zaten zor basıyorum.Tam evde kimse yok yatıp dinleneyim diyorum 2 kız daha geliyor.Olduk 5 kız diğerlerinin çantası da evdeJ Martin’i arıyorlar geç geleceğim ama gelince çözeceğim merak etmeyin diyince kızlar kalıyor.Martin gelince her yerden bir şişme yatak çıkartıp bize sunuyor.Bir CS fedakarı J kendisi de salonda minderleri birleştirip yatmış. 

Santiago-Valparaiso

11 kasım

İki günlük otobüs yolculuğundan sonra sabah 10 gibi adresteki evi buluyorum ve 2 saat kadar uyuyup şehri turlamak üzere çıkıyorum.
Santiago 5 milyon nufüslu, And dağlarının eteklerinde kurulu Şili’nin en önemli şehri.Oldukça eski bir şehir olmasına rağmen şehirde çok fazla deprem olduğu için eski binalar neredeyse kalmamış.
Turist ofisinden haritamı alıp birazda merkezde dolandıktan sonra tekrar eve dönüyorum.Hem yorgun hem hastayım.Akşamında da Eganya’nın ailesi ve arkadaşlarıyla geçiyor zaman.


12 Kasım

Bugun ilk olarak Santa Lucia Tepesi’ne çıkıyorum.Santa Lucia Tepe’si şehrin  merkezinde, 1541 yılında da Pedro de Valdivia tarafınan  şehrin ilk kurulduğu yermiş.Pedro’nun şehri buraya kurmasının sebebi Rio Mapocho nehrinin burada büyük bir ada oluşturmuş olması ve şehri bu şekilde  saldırılardan koruyabileceğini düşünmesiymiş.Tabi düşündüğü gibi olmamış.
Santa Lucia Tepesi’nden şehrin merkezinde ki birçok yeri görebilirsiniz ve tepeye çıkan birkaç yol var.Tepenin bir tarafından çıkıp öbür tarafından inip San Cristobal Tepesine doğru yürüyorum.Hedefim San Cristobal olsada San Cristobalin eteklerindeki Bellavista okadar çok hoşuma gidiyor ki bütün günü Bellavista sokaklarını birer birer gezerek geçiriyorum.
Bellavista, duvarları grafitlerle, birçok kafe bar ve restorantlarla dolu San Cristobal tepesinin eteklerinde ki bölge.Restaurantların içine girmesemde dışarıdan bile çok güzel görünüyorlar.Tam merkezinde bir yerde de küçücük bir park ve halka açık bir piyano var.Piyano ağaca bağlanmış,geçenler ya resim çektiriyor yada oturup bir iki parça bir şeyler çalıyor.Bellavista sokaklarında zaman geçirmek gerçekten çok hoş.
Akşam yine sohbet muhabbet derken zaman geçiyor.Bu arada Eganya bana Valparaiso şehrini öneriyor.Burası aklımda yoktu ama 1 saat diyince oraya da gitmeye karar veriyorum.

13 Kasım

Sabah erkenden kalkıp Valparaiso’ya giden gara gidiyorum.Sürekli otobüs var ve 1 saat değil 1saat 40 dk yol,santiagoya 120 km uzaklıkta.Otogardaki ofisten haritamı aldıktan sonra şehrin sokaklarına atıyorum kendimi.Şili’de Pazar günü başbakan seçimi olacağı için her yer hareketli.
Valparaiso Pasifik okyanusu kıyısında bulunan yaklaşık 280 bin nufusu olan Şili’nin en büyük ikinci şehri.Eski güzel mimarisinen dolayı 2003 yılında UNESCO burayı dünya kültür mirası ilan etmiş ve Şili’nin de kültür başkenti sayılırmış.
Merkezde uzunca yürüdükten sonra yönümü Pablo Neruda'nın evine doğru çeviriyorum.Kime sorsam taksiyle yada otobüsle gitmemi uzak ve yokuş olduğunu söylüyor.Tamam diyip yürümeye devam ediyorum.Gerçekten dik yokuşlardan yürümek sıcakla birlikte biraz zor olsada Valparaisonun ara sokaklarını görmek şehri her adımda biraz daha yukardan izlemek rengarenk evlerin sokakların arasında kaybolmak müthiş.
Pablo Neruda daha 13 yaşında bir gazetede makale yazımında yardımcı olan , ünlü şair ve yazar. 3 evinden biri de buradaymış.
Valparaiso şehri merdivenleri ve renkli evleriyle farklı bir dünyada hissettiriyor insanı.Haritada gördüğünüz sokaklar merdivenlerden ibaret şehrin yükseklerinde.
Pablo’nun evine gelip giriş ücretinin 4bin peso olduğunu öğrenince çokta merak etmemiş olacağım ki evin bahçesinden birkaç resim çekip yine farklı yollardan-merdivenlerden şehre iniyorum.
Bu kez limana doğru yöneliyorum aynı zamanda limanın hemen yanında Concepcion Tepesi var buraya çıkıp şehri yukardan görebilirsiniz ama az önce onu yapmıştım zaten.Bu arada şehirde 15 tane tepe ve bu tepelere çıkan füniküler varmış.Limanda yarım saatlik tekne turları var 3bin peso ya.Bu şehri birde karşıdan görmek istediğim için bir tekne turu satın alıyorum.Ve gerçekten müthişti.
Tekne turundan sonra dolmuşa atlayıp Vina del Mar’a  gidiyorum.Ben burayı Valparaiso'nun bir semti sanmıştım ama ayrı bir şehir olarak geçiyormuş.İlginç geldi bana aralarında hiç mesafe yok.Vina Sel Mar yüksek binaların,görkemli otellerin ve büyük casinoların olduğu bir tatil yeri.Burdada biraz turladıktan sonra, buradaki gardan 19:30 otobüsüne yetişip Santiago'ya geri dönüyorum.
Bu arada gidiş dönüş otobüs bileti 5 bin peso.

14 Kasım

Bugun hedef yine San Cristobal Tepesi.Ama malesef seçimden dolayı grevdeymiş onun için girişi kapalıydı.Bende şehirde dolanıyorum yine.Akşamında da Eganya ile Bresil sokaklarında yürüyüş yapıyoruz,eskiden çok daha canlı ve müzik doluymuş buralar ama başbakan birçok şeye kısıtlama getirmiş.Bu arada Santiago’da da çok fazla park var ama özel bi özellikleri olmadığı için gitmedim.Bu arada ayağımda aniden bir şey oldu sağ bileğimin altına basmakta zorlanıyorum umarım sadece bu geceliktir.Sonrasında arkadaşlarıyla vs gün bitiyor.

15 Kasım

Sabah Eganya’nın bugun izinli olan arkadaşı ile yine San Cristobale gidiyoruz:)
San Cristobal tepesi bütün şehri tamamıyla görebileceğiniz en tepesinde Meryem Ana’nın heylekinin bulunduğu bir tepe.Buraya teleferik ile finüküler ile yada yürüyerek çıkabilirsiniz.Parkın içinde birde hayvanat bahçesi varmış.Yürümek için de iki yol var.Birinden çıkıp birinden iniyoruz.Buda 6 saatimizi falan alıyor.Ayağım da git gide kötüleşiyor ve şişti.Burda Şili'nin meşhur içeceği ‘mate con huesillo’ içiyoruz.İçinde mısır ve şeftali var bi çeşit şeftali kompostası gibi tadı.fiyatı da 700 peso.
Akşam Bellavista’ya gidiyoruz tekrar.Burası bir kere de olsa akşam mutlaka gidilmeli bence.Pazartesi Salı dışında hergün bu şekilde canlı ve eğlenceli oluyormuş.Bellavista'ya giderken yol boyunca parklarda kaldırımlarda sokak sanatçıları,arkadaş grubuyla müzik yapıp çalıp oynayanlar(müzikler Latin olunca daha bi güzel oluyor).Bellavistanın hemen girişince Brezilyalı bir grup çılgınlar gibi davul çalıyor JVe sokaklar eğlence dolu.


16 Kasım

25bin pesoya aldığım otobüs biletimle, sabah 09 da San Pedro de Atacama’ya 24 saatlik yolculuğum başlıyor. Yol boyunca %70ini pasifik kıyısından gidiyoruz ve müthiş manzaralar yine yola eşlik ediyor.Bazen karanlıkta hiçbirşey görünmesede okyanusun dalgalarını görmek bile başkaydı.




27 Kasım 2013 Çarşamba

Punta Arenas-Puerto Natales


6 Kasım

Saat 17:30 gibi Punta Arenas’a geldik.Uyumuşum ve bilette yazan saat akşam 20 civarıydı.Acaba Punta arenas mı gibi şaşkınlık ve uyku sersemiyle indim.Sanırım sınır bekleyişlerini de hesap ediyorlar Ushuaia’a erken varmıştık.Otobüsten iner inmez bir kadın hostel için broşür dağıtıyor  isteyenleri arabayla götürüyor .Kaç para dedim 6 bin peso dedi.Çok pahalı diyince burası Punta Arenas dedi JŞili’nin pahalı olduğunu biliyorum da bi hostel nasıl bukadar pahalı olur düşüncesiyle teşekkür edip internetten aldığım en ucuz hostelin yoluna koyuldum.Sonra yürürken aklıma geldi ki ben Şili’deyim,yani şili pesosu Arjantin pesosundan farklı,peki gelmeden baktım mı kaç dolar kaç peso hayır J Yarım saat kadar sırtımda çantayla yürüdükten sonra ucuz diye bulduğum hostel kaç paraymış peki? 9 bin peso :D okadar yorgunlukla mecbur tamam dedim zaten 1 gece kalacaktım.Eşyalarımı bıraktıktan sonra şehir merkezine yürüyüşe çıkıyorum hemde dolar bozduruyorum. Şili de 1 dolar 500 peso.Otobüsten indiğimiz yerde şehrin tam göbeğiymiş bu arada merak edip arada birkaç hostele fiyat soruyorum en ucuzu 20 bin peso.Punta Arenas, Magellan Boğazı kıyısına kurulmuş 120.000’lik nufüsu olan bu şehir dünyanın en  güneyindeki metropolü adını da taşıyormuş.Şehri en önemli kılan şeyi bir liman şehri olarak en eski ticaret yollarının durağı olmasıymış ama daha sonra Panama Kanalı açılınca bu önemini yitirmiş.Şimdilerde yün ticareti oldukça fazlaymış.Zaten binlerce koyun vardı yol boyuncaJ Şehirde dolaşınca çok ta beğendiğimi söyleyemem,bunun bir etkiside gereğinden fazla pahalı olması sanırım,buraya geliş amacım hem kuzeye çıkmak hem de 60.000 penguenin yaşadığı Magdelena adasına gitmek.









7 Kasım

Dün hostel sahibine magdelena adasını sorduğumda kapıdan otobüslerin 10 gibi geçtiğini söylemişti ama akşam eşiyle tekrar konuşunda başka adadan bahsetmiş.
Isla magdelena için 07:30 da limandan teknelerin kalktığını oraya 1500 peso karşılığında bırakabileceklerini söyledi.Biraz hasta olur gibiyim sabah sabah hiç yürüyesimde yok zaten ne dedilerse tamam dedim J Ama tekne 8:30 gibi kalktı.2,5 saatlik tekne yolculuğu sonucu magdelana adasına vardık.

Magdelena adası 60 bin penguenin ve birçok farklı kuşun da yaşadığı bir ada.Daha karşıdan adadaki kuşları görmek inanılmaz zevkli.Tekne yolculuğumun neredeyse hepsini içerde geçirmeme rağmen ben böyle soğuk ömrü hayatımda görmedim,adaya iner inmez penguenlerin heyecanın yarı sıra soğuktan hareket etmekte zorlanıyorsunuz.Adadaki 1 saatlik yürüyüş soğuğun yanı sıra mükemmeldi.Penguenleri izlemek onların yanında olmak ne bileyim çok farklıydıJ 

Penguenler Güney Kutbunda yaşayan 17 cinsten oluşan kuşlar,soğuktan korunmak için gerektiğinde kan damarlarıyla deriye giden kanı azaltarak,yükselterek ve tüylerini dikleştirerek vucüt sıcaklıklarını korurlarmış.Uçamayan bu kuşlar kanatları ile çok iyi yüzebilirler kuluçka döneminde karaya çıkarlarmış.Bazı türleri de kuluçka döneminde 4 ay kadar açlığa dayanabilirmiş. 
Buradaki türleri de macellan penguenleri :))  Macellan penguenleri yaklaşık 4.5 kilo ve 70 cm civarındaymış.Bu penguen türleri koloni halinde yaşar ve deniz ürünleriyle beslenirmiş.Yumurtlamadan önce dişiler erkeklerden çok daha fazla midye kabuğu yer böylece yumurtasını sağlamlaştırırmış.Yumurtaları tavuk yumurtasının iki katı kadar.Bu penguenler diğerlerine göre daha ince yağ katmanına ve tüye sahipmiş bu yüzden kışın daha kuzeye çıkarlarmış.Şili'nin kuzeyinde de çok fazla penguen varmış ben bunu ilk duyunca şaşırmıştım ama antartika soğuğu onlara yetiyormuş.Adada penguenlerin  yanı sıra adayı martılarda doldurmuş, müthiş bir görüntüydü.Millet sirkten lama kaçırıyor bende bi tane penguen kaçırsam sonra beraber gezsek falan gibi hayallerle bitti yürüyüş L insanın çocuk gibi yuvarlayıp öpüp çılgınlar gibi oynayası geliyor bu şaşkın kuşlarlaJ çok tatlılar.
Bu arada Magdelena Adası için 29 bin peso ödedim.
















14:30 gibi indiğimiz tekneden 1 saat kadar yürüyorum hostele gitmek için.Yol üzerindeki mezarlık ilgimi çekiyor hızlıca bir iki resmini çekip yoluma devam ediyorum.Bu mezarlık hakkında bilgim yok açıkçası,ama oldukça ilginç bir mezarlık, bir özelliği varmı varsa ne? yoksada neden bukadar çiçek ve resim ?









Hostelde ekmek domates hızlıca atıştırıp çantalarımıda alıp puerto nalates için şehir merkezine gidiyorum tekrar. En erken otobüs 18:30 da ve puerto natales buraya 3 saat uzaklıkta.10  bin pesoya gidiş dönüş bileti alınca zamanımda var diyerekten puerto natalesten santiagoya otobüs soruyorum ama otobüs punta arenastan varmış sadece ve haftanın 3 günü var.Buralar pahalı olduğu için hızlıca geçmem gerekiyor ve cumartesi 09:30a santiagoya bilet alıyorum.Osorno aktarmalı yol toplamda 48 saat ve 49bin peso.Çantamı terminale bıraktıktan sonra ertesi akşam için terminale yakın ucuz hostel arayayım diyorum.Zaten şehir merkezinde çok gezilecek bir yer yok.Birkaç hostele sorduktan sonra ki 25binin altında fiyat veren yok hostelin birindeki kadın terminalin öbür tarafındaki yerlere bakmamı öneriyor.Terminalden tekrar geçerken bir adam hostel isteyen varmı diye seslenirken ona soruyorum 7bin diyince ertesi akşam için anlaşıyoruz.Gece 23 de puerto natales dönüşü gelip terminalden beni alacak.Bu arada terminal dediğimde bizim küçük acentalar gibi yan yana firmalar önünden otobüs kalkıyor.
Hostelide ayarladıktan sonra otobüs saatine kadar şehirde dolanıp vakit geçiriyorum.Ara ara dolu ve kar yağıyor.Yine hasta oldum maalesef L

18:30 da bindiğim otobüsle 21:30 gibi Puerto Natales e inip ertesi sabah Torres Paine için 15 bine otobüs bileti alıp, adresini aldığım hostele doğru yola koyuluyorum iki blok kala başka bir hostele sorduğumda daha ucuz olunca oraya yerleşiyorum zaten sadece bu gece kalacağım.
Puerto Natales'de 19 bin nufüslu  bir liman şehri fakat bu şehri daha önemli kılan şey Torres Del Paine Ulusal Park'ına yakın olması.Bunun dışında Şili'nin kuzeyinden ateş toprakları için başlangıç noktası ve yine burdan buzullara penguen adalarına turlar var.
Biraz hosteldekilerle vakit geçirip Santiago için CS den birilerine yazıp yatıyorum.



8 Kasım

Sabah erkenden kalkıp Torres Del Paine için otobüsüme biniyorum.Parkın giriş ücreti 19 bin.Torres Del Paine Perto Natales'e 150 km uzaklıkta, 1959 yılında kurulmuş,2420 km lik bir alanı kapsayan 1978 yılında UNESCO tarafından doğal biosfer koruma alanı ilan edilmiş bir park.İçinde bir çok çeşitli hayvanın(puma,guanaco,patagonya tiklileri ve birçok kuş) yanı sıra buzul ve göllerle dolu bir park. Parka ismini veren ise 3 adet görkemli  granit dağ. Bu park için sadece bir günüm var.
İlk olarak 2,5 kadar yol aldıktan sonra parkın girişinden bilet alıyoruz ve bazıları orada iniyor.Turist ofisi çok kalabalıktı ve grup halinde bilgi veriyorlardı bende şöföre sordum ama anlaşamadık pek.Bazen dil bilmesenizde beden diliyle çok kolay anlaşabiliyorsunuz ama bazen ne  kadar zorlasam da anlamıyorum yada anlatamıyor karşıdaki J??? Neyse haritadan ve bilet alırken kadının anlattığına göre 3 seçenek vardı ve dönüşte nerden binmek istediğimi sormuştu bende diğerleri gibi sonuna kadar gidiliyor ve bir yürüyüş yolu var diye düşünüp sesimi çıkarmadan son durağa kadar gittim.Zaten biletlerimizi aldıktan sonra 1 saat daha park içine gidip yine birileri indi sonrasında yarım saat daha yol aldık.Herkes kamp malzemeleriyle gelmiş sanırım bu parka tek günün ayıran bir tek ben varım.Son durağa geldiğimizde saat 12:00 ve burada yürüyüş yolu falan yok hatta parktaki gördüğüm en çirkin yer diyebilirim L şöförlere sorduğumda diğer yerlere yürümenin imkansız olduğunu söylüyor bir saat buralarda yürüyüş yapacakmışım da 13 de geri dönecekmişizL17:00de dönüşte var ama ozaman da Punta Arenas için son otobüse yetişemem L İnip ne yapsam diye düşünürken turist ofisindeki kıza derdimi anlatıyorum ve otobüsle durduğumuz bir önceki yere yürümeye karar veriyorum,kızda şöförlere benim için söyleyecek yoldan görünce almaları içinJEn azından buradan daha güzel manzaralar vardı,otobüsle yarım saatte geldiğimiz yeri 1.5 saatte yürüyebilirim diye düşünüp oluğu kadar diyerek yola koyuldum.Dil bilmemenin sıkıntısını bir kez daha yaşadım maalesef L 15 dk kadar yürüyünce az önce ofisin önündeki iki arabadan biri geliyor ve bu kez hemen el kaldırıyorum,parkta çalışanlardanmış yine,yolculuğun  20dk sını arabayla yaptıktan sonra hoşuma giden bir yerde inip gerisini yürüyorum ama durağa gelmeden otobüs yetişiyor maalesef.Şöförler şaşkınlık içinde buraya kadar nasıl yürüdüğümü soruyor  bende parkı görmek için koştum diyince Türkiye’de hep böyle hızlı mı yürüyorlar diyerek şaşırıyorlar :D

Sanırım bu üç yer trekengcilerin bahsettiği W rotası.
Park içinde otobüsle saatlerce yolculuk yapıp gördüğüm muhteşem manzaralar hafızamda kalacak maalesef. Park kendi içinde çok çeşitli manzaralar barındırıyor.Şaşkınlık ve hayranlıkla izleim..Buraya en az 1 hafta ayırmak lazım bence.Ne gördüğüm deve kuşlarını nede guanaco ( bir çeşit lama) 'ları nede farklı birçok manzarayı fotoğraflayabildim.Millet sirkten lama kaçırıyor ben doğal yaşam alanlarında fotoğrafını bile çekemedim.:) 


















otobüsten çektiğim birkaç guanako


Bu arada hava yine aşırı soğuk zaten ara ara kar atıyor.17 gibi tekrar şehre iniğimizde hostele gidip bişeyler yiyorum ve CS yanıtlarına bakıyorum.Yine güzel bir tesadüf evinde kalabileceğimi söyleyen kişi şuan Punta Arenas’ta hatta dün anlaştığım hosteldeymiş.Sonrasında Puarte Nataleste dolaşıyorum hava gerçekten soğuk ve kocaman dolu yağıyor.Öyleki şehre rüzgarın heykelini bile yapmışlar zaten.Akşamına Punta Arenas’a döndükten sonra hosteldekilerle dışarı çıkıyoruz ve sabah beni bekleyen 2 günlük bir otobüs yolculuğu var L











Rüzgarın heykelini bile yapmışlar


9-10 Kasım

09:30 da hayatımda yapacağım en uzun otobüs yolculuğum başlıyor.Yolda yine sonsuz manzaralar,koyunlar,sığırlar,lamalar ve ara ara deve kuşları yerini patagonyanın kuzeyinde yüksek, karlı ,ormanlı dağlara ve muhteşem göllere bırakıyor.Ama malasef bir şeye üzülüyorum yolda Bariloche’den geçiyoruz.Şili de adacıklar olduğu için Arjantin üzerinden kuzeye çıkılabiliyormuş sadece.Bölye olduğunu bilseydim Buenos Airesten patagonyaya elediğim Puerto Madryn'dan inip Bariloche'den çıkardım ve aynı yerden geçmemiş olurdum hemde görmek istediğim bir şehri daha görürdüm ama yapacak bişey yok.Yine dil sıkıntısı. Ertesi gün 15 gibi Osorno’ya varıyoruz.Santiago otobüsü akşam 22:15 de L hasta ve yorgunum bu bekeleyiş hoşuma gitmesede yapacak bişey yok,büyük çantamı garda emanete bırakıp şehirde biraz olanıyorum ama keyfim yok ya hiç hoşuma gitmedi burası.Bir restaronta girip bikaç saat sadece bir fanta içip oturuyorum sonra orasıda buz gibi olunca alışveriş merkezinde vs zar zor vakit geçiriyorum.
















Ve nihayet otobüs saati geldi otobüse bineceğim için hiç bukadar mutlu olmamıştım yanımda boş rahatça yatarak giderim diyip hemen iki koltuğu kaplıyorum ama bu keyfim 15 dk sürüyor az ilerde maalesef yanıma yaşlıca ve biraz fazla kilolu bir amca benim koltuğunda yarısını alıp gece boyunca müthişte horlayınca yolculuk biraz kötü oluyor.
11 Kasım sabah 10 gibi iniyorum ve Santiago günlerim başlıyor. 
Bu arada Punta Arenas ve Puerto Natelas şu ana kadar gördüğüm en soğuk yerlerdi.Ushuaia bile buralardan çok daha sıcaktı.